25 Haziran 2025 Yengeç Burcunda Yeni Ay: Bir Başlangıcın İç Yüzü
“Dedin, “Bir başka ülkeye, bir başka denize gideceğim. Bundan daha iyi bir başka şehir bulunur elbet. Yazgıdır yakama yapışır neye kalkışsam; ve yüreğim gömülü bir ceset sanki. Aklım daha nice kalacak bu çorak ülkede. Nereye çevirsem gözlerimi, nereye baksam hayatımın kara yıkıntıları çıkıyor karşıma, yıllarıma kıydığım, boşa harcadığım.” Şehir- Kavafis
25 Haziran 2025 Tarihinde, TSİ 13:31’de Yengeç Burcu 4°’de Jüpiter’in “ahlaki hatırlatmaları”, Satürn’ün “büyü artık “ sesi ve Pluto’nun “çık karanlığından” zorlamasıyla bir yeni ay deneyimleyeceğiz.
Bu Yeni Ay, doğrudan “ev” dediğimiz her şeyi kapsıyor: İçsel güvenliğimiz, duygusal ve dürtüsel geçmişimiz, aidiyet duygumuz, annemiz… Ve en çok da içimizdeki ön adı nefs olan çocuğu ilgilendiriyor.
Astrolojide Ay, geçmişin, duyguların, dürtüsel kodların ve bilinçaltının temsilcisidir. Yengeç burcuysa Ay’ın evidir. Bu nedenle bu Yeni Ay, dürtüsel hafızamızla yüzleşme zamanıdır.
Bizi içten içe hâlâ etkileyen, ama çoğu zaman farkına varmadığımız DÜRTÜSEL kodlarımızı ve geçmişimizi ve en çok da içimizdeki evde yaşayan nefsi terbiye etmek için doğuyor.
Bir çocuk; korktuğunda, kaybolduğunda ya da yalnız kaldığında, kendisiyle ömür boyu yürüyecek duygusal dürtülerini oluşturmaya başlar. Çocuklukta içimizde kodlanan her deneyim, bir tür ‘iç ev’ inşa eder. Bu evin duvarları, deneyimlerimizin yansımaları ile örülür. Sonra öfke olur, alınganlık olur, aşırı koruma içgüdüsü olur. bağımlılıklar, aşırıya kaçmalar, şehvetin tuzaklarında ruhun nurunu karartmalar, kalbin temizliğine leke bırakmalar olur. Bilinçli ya da bilinçsiz şekilde yaptığımız her tercih, bu iç evin bir köşesine iz bırakır. Neyi sevdiysek, neyi görmezden geldiysek, neye kızdıysak, neyi affettiysek… hepsi o evin bir duvarına işlenir.
Yani, içsel evimizin hâli, ne sadece bize verilmişle ne de sadece başkalarının yaptığıyla ilgilidir. Asıl mesele, bizim o evi nasıl yaşanır kıldığımızdır.
Kapısını bazen bilinçli şekilde kapatırız, bazen içeriye kimsenin girmesine izin vermeyiz ya da kendimize sosyal maskeler oluşturur, koca bir yalanı yaşamak için çabalayıp dururuz. Hakikat perdesi ise gitgide kapanır, içeri ışığın sızmasına engel olur, kendi söndürdüğümüz güneşin altında üşür dururuz.
Ve sonra “evlilik”, “yuva kurmak”, “ilişki kurmak” gibi hayat temaları geldiğinde, dış dünyada bu iç evimizin yankısını duymaya başlarız.
Nefs burada devreye girer. Büyümeyi reddeden ve hala dürtüsel oyunlarla oyalanan, kendimize düşman büyüttüğümüz, insan sıfatından bambaşka bir sıfata büründüğümüz içimizdeki karanlığın çocuğu kendini göstermeye başlar.
Bu Yeni Ay, işte o çocuğu görmemizi istiyor.
Hepimizin Yengeç’den aldığı parçaları ve Ay’dan aldığımız hal değişimleriyle, kolayımıza gelen değil zorumuza gidenleri net görüp, çatlatıp o kabuğumuzu, içimizdeki öze, özümüzde hakikate sahip çıkacağımız bir yeni ay içinde olacağız ve kim bilir kaçımız yine kendinden yeni kendini doğuracak.
İlk doğduğumuzda, ailemizin evinde büyürken yalnızca bedenimiz değil, içimizdeki çocuk da büyür. Gelecekte “ben” diyeceğimiz nefs… Ailemiz bizi dışarıdan hem fiziki hem de ahlaki normlarla beslerken, biz de o çocuğu içeriden şekillendirmeye başlarız. Bu çocuk, her duyguya, her davranışa, her seçime iç dünyasında bir kod verir, gelecekteki kendine bir anı sandığı, bir hafıza deposu oluşturur. Onu biz büyütürüz Kimi zaman yaptığı yanlışları görmezden gelip, hep üzerini örtecek bir bahane bulup, kimi zaman ihmal edip, anlık hazlar, dağınık bir türlü toparlanmayan düşünceler, endişeler, korkular, kaçışlar, içimizde her zaman doğruyu bize fısıldayan kalbin ağzına tıkaç tıkamalarla, o nefs denilen eğitime muhtaç olan çocuğu aç bırakırız. Aslında aç bırakılan kendimiz oluruz ve zaman örgüsünün bir motifinde ileride gözümüze görünüverir
“Nefs kötülüğü emreder.” Yusuf-53
Ama ondan kaçmak, bastırmak çözüm değil; ona rehberlik etmek, terbiye etmek ve insan sıfatına büründürmek gerekir. Çünkü insana en büyük zararı yine kendi verir. İçinde kendi elleriyle beslediği nefs çocuğu bir gün onun canavarına dönüşebilir. Bastırılan her duygu, ders alınmayan her hata, iradeyi saf dışı bırakmış bir bilinç, nefsimizi daha da büyütür. Jüpiter Yengeç’te iken, genişletici ama aynı zamanda aydınlatıcı bir mercek olur; zaaflarımız, üstünkörü geçtiğimiz hatalarımız ortaya çıkar.
Zaman geçer, ev değişir, çevre değişir, ama içimizde büyüttüğümüz o çocuk kalır. Ve o çocuk, bir noktada bize şu soruyu sordurur: “Ben senin dostun muyum, yoksa içten içe senin kötülüğünü isteyen bir düşman mıyım?” Ay, işte bu çocuğun içinde büyüdüğü evin sembolüdür. Ay burcumuz ve Ay’ın gökyüzündeki temasları, içimizdeki evin dekorunu belirler. Ahlâki yapımız gevşediğinde, nefsin duygusal bahaneleri büyür. Fiziksel ev değil, dış dünyadaki imkânlar değil; asıl içimizdeki nefsi yaşattığımız ev düzensiz kaldığında biz de dağılırız.
“Ev” dışarıda değil.
Ev, içine döndüğünde seni karşılayan o ses.
Ev, kalbinin tam ortası.”
“Evine bak! Kim yaşıyor orada?”
Ve şimdi, Yengeç burcundaki Yeni Ay, tam da bu içimizdeki evi görmek, düzenlemek, belki de onarmak, terbiye etmek için bir fırsat sunuyor ve içine sultan yaptığımız nefsimizle hesaplaşmanın kaçış yollarını kapatıyor, sağlamından bir nefs muhasebesi geliyor. Yani sanırım aman ne bileyim ben:) Zaten bu şarkıyı kendime yazdım…Gelinler de anlar herhalde:)
Velhâsılı kelâm Sözün Özü: Bu defa ayaklarımız karanlığa değil, nura yürüsün. Nefsimiz şımarmasın, terbiye edilmeye gönüllü olsun. Hatalar bizi utandırmasın, uyandırsın. Ve artık, o içimizdeki evin ne kadar pis olduğunu görelim. Ve onu temizleyip, onarıp, içinde huzurla oturalım. Ta ki asıl evimize gidiş biletimiz kesilinceye dek…
‘Dedin, ‘Bir başka ülkeye, bir başka denize gideceğim. Bundan daha iyi bir başka şehir bulunur elbet…’
Ama o şehir yine sende…
Nereye gidersen git, seni senle yürüten şeyler var, içini evi bellemiş olanlar var, dolu valizle gittiğin yerler nasıl iyi gelebilir ki, tüm geçmişi taşırken yanında, nasıl bir gelecek inşa edilir, nasıl bir yeni öykü yazılabilir ki, enkazımızı kaldırmadan nasıl bir yeni yuva kurulur ki…
(Kavafis’in “Kent” şiirinden ilhamla)
Sevgimle Kalın e’mi
Elif Hece Öztürk- Ankara
Hoş geldin Elif ablacım🤍💫🙏
İçime evime Şöyle bir derip toplama yaparım şimdi ben😊
Teşekkür ederiz Elim Hanımcım ❤️🐟
Hatalar bizi utandırmasın, uyandırsın.
Gelinler anladı..
Yeni sayfanız hayırlı, uğurlu ve bol ömürlü olsun. Kullanımı, sayfada gezmesi aşırı keyifli ve seçtiğiniz renkler, akış içerik muhteşem olmuş👏🏼👏🏼
Ellerinize sağlık, teşekkürler 🙏🏻
Biz senin gözlerinde gördük
arslanlara meydan okuyan o ceylanı
Başka bir ovası var o ceylanın bugün
iki cihandan da dışarı
Mevlana
Ev, kalbinin tam ortası.”
“Evine bak! Kim yaşıyor orada?”
…
Çok teşekkürler Elif Hanım
Her şey için
Elhamdülillah Rabbim
Her şey için
🍀🍀🍀